Büyük insanlık gemide güverte yolcusu
tirende üçüncü mevki
şosede yayan
büyük insanlık.
Büyük insanlık sekizinde işe gider
yirmisinde evlenir
kırkında ölür
büyük insanlık.
Ekmek büyük insanlıktan başka herkese yeter
pirinç de öyle
şeker de öyle
kumaş da öyle
kitap da öyle
büyük insanlıktan başka herkese yeter.
Büyük insanlığın toprağında gölge yok
sokağında fener
penceresinde cam
ama umudu var büyük insanlığın
umutsuz yaşanmıyor.
Nazım Hikmet Ran
“Büyük İnsanlık” hakkında 2 yorum
HANİ ATKIM
gecenin karanlığında
şişleri aldım elime
rengarenk iplikleri ise koluma
sarmaladım boğazıma tek tek
batırdım kanamadı tek bir damla akmadı
üşümeye başladım.
kurbanlık koyun ettin
hep bayram günlerinde satıverdin.
üç beş kuruşa biraz da pazarlık payı
seçmece karpuz misali
yem vermezdi ya sahibimiz
hep titrek kıytı köşelerde
boyuna arpayı basardı malum kurban
susuz kalırdım diyemezdim
sabah ezanında son kez inler
gözlerimi kapatırdım bilmezdin
ne beddualar ederdim
köyümü özlerdim otların rengini
en çokda yakamozların rengini
ben yakamozların rengini hep sen sanardım
megerse oda kurbanlık
sadece pazarlarda sattığın
dağlara bağırdığımda seslerim
geri gelir koynuma girerdi
iki kelime çıkardı üşürdüm
toplama yapmayı beceremezdim
etraf kalabalık olur herkez toplanırdı
uç yıldan beri hep bıçak sesleri
sen bağladın ya hani
ayaklarımı
ellerimi
gözlerimi
sonra dilimi
kapattım şimdi
son bir isteğim var
bana atkımı ver
boğazıma saram
sonra kes
alıştım nasıl olsa
bana atkımı ver
boğazıma saram….
ne istediği bilinmeyen.
burjuvanın sorumsuzluğunu, savurganlığını sırtında taşıyan işçiye methiyesidir şairin, insanını yurdunu ne kadar düşündüğünü anlamak mümkündür
“ama umudu var büyük insanlığın
umutsuz yaşanmıyor.. “
HANİ ATKIM
gecenin karanlığında
şişleri aldım elime
rengarenk iplikleri ise koluma
sarmaladım boğazıma tek tek
batırdım kanamadı tek bir damla akmadı
üşümeye başladım.
kurbanlık koyun ettin
hep bayram günlerinde satıverdin.
üç beş kuruşa biraz da pazarlık payı
seçmece karpuz misali
yem vermezdi ya sahibimiz
hep titrek kıytı köşelerde
boyuna arpayı basardı malum kurban
susuz kalırdım diyemezdim
sabah ezanında son kez inler
gözlerimi kapatırdım bilmezdin
ne beddualar ederdim
köyümü özlerdim otların rengini
en çokda yakamozların rengini
ben yakamozların rengini hep sen sanardım
megerse oda kurbanlık
sadece pazarlarda sattığın
dağlara bağırdığımda seslerim
geri gelir koynuma girerdi
iki kelime çıkardı üşürdüm
toplama yapmayı beceremezdim
etraf kalabalık olur herkez toplanırdı
uç yıldan beri hep bıçak sesleri
sen bağladın ya hani
ayaklarımı
ellerimi
gözlerimi
sonra dilimi
kapattım şimdi
son bir isteğim var
bana atkımı ver
boğazıma saram
sonra kes
alıştım nasıl olsa
bana atkımı ver
boğazıma saram….
ne istediği bilinmeyen.
burjuvanın sorumsuzluğunu, savurganlığını sırtında taşıyan işçiye methiyesidir şairin, insanını yurdunu ne kadar düşündüğünü anlamak mümkündür
“ama umudu var büyük insanlığın
umutsuz yaşanmıyor.. “